-
1 mani olmak
комачавлау -
2 mâni olmak
to prevent, to hinder, to obstruct, to stop, to balk -
3 ekmeğine mani olmak
to take the bread out of sb's mouth -
4 mâni
→ engel Hindernis ntbir şeye \mâni olmak etw verhindernbirinin bir şey(i) yapmasına \mâni olmak jdn daran hindern, etw zu tun, jdn davon abhalten, etw zu tun -
5 mâni
bir mâni olmazsa wenn nichts dazwischenkommt -
6 mani
arapça معنى engel. mani olmak engel olmak. -
7 mâni
I = -i, = -yi1) препя́тствие, поме́хаmânileri aşmak — преодолева́ть препя́тствия
2) загражде́ние, прегра́даmâni hattı — воен. ли́ния загражде́ния
IImâni olmak — препя́тствовать, меша́ть; служи́ть препя́тствием
-
8 mâni
",-ii/-yi 1. preventing; hindering. 2. obstacle, something which prevents; hindrance. - olmak /a/ to prevent; to hinder. " -
9 bar
n. demir çubuk, parmaklık; avukatlar, avukatlık; sürgü, bariyer, engel; kalıp; ışın, bar, meyhane, baro; yargı, levrek, çizgi————————prep. hariç, den başka, saymazsak————————v. sürgülemek, hapsetmek, parmaklıkla çevirmek, parmaklık takmak; önünü kesmek, engellemek, menetmek, yasaklamak; katmamak, saymamak, hoşlanmamak; çizgi yapmak* * *1. bar 2. çubuk* * *1. noun1) (a rod or oblong piece (especially of a solid substance): a gold bar; a bar of chocolate; iron bars on the windows.) çubuk2) (a broad line or band: The blue material had bars of red running through it.) şerit3) (a bolt: a bar on the door.) kol demiri4) (a counter at which or across which articles of a particular kind are sold: a snack bar; Your whisky is on the bar.) tezgâh5) (a public house.) bar6) (a measured division in music: Sing the first ten bars.) ölçü çizgisi7) (something which prevents (something): His carelessness is a bar to his promotion.) engel, mani8) (the rail at which the prisoner stands in court: The prisoner at the bar collapsed when he was sentenced to ten years' imprisonment.) sanık kürsüsü2. verb1) (to fasten with a bar: Bar the door.) sürgülemek, demirlemek2) (to prevent from entering: He's been barred from the club.) engel olmak, mani olmak3) (to prevent (from doing something): My lack of money bars me from going on holiday.) yasaklamak, izin vermemek3. preposition(except: All bar one of the family had measles.)...-den başka, hariç- bar code -
10 мешать
engel olmak* * *I несов.; сов. - помеша́тьengel / mani olmak; engellemek; rahatsız etmek ( беспокоить)кто тебе́ меша́л сказа́ть об э́том? — bunu söylemekten seni kim alıkoymuş?
••II несов.; сов. - помеша́тьтебе́ не меша́ет / не меша́ло бы оста́ться — kalsan iyi olur
karıştırmak; savurmak (что-л. кипящее) -
11 გაბრკოლება
f.engellemek, mani olmaki.mani olma, engelleme -
12 stop
durmak; durdurmak; önlemek, engellemek, durdurmak, mâni olmak, alikoymak; durmak, kesilmek, bitmek; kalmak, durmak; tikamak; durdurma; durma, durus; durak; engel, mâni; nokta; kapanti, kapantili ünsüz, patlamali ünsüz -
13 kısmet
",-ti 1. destiny, fortune, kismet. 2. chance of marriage (for a woman). K-. Perhaps./If fortune wills it. -i açık 1. favored by fortune, lucky. 2. (girl) who has many suitors. -i açılmak 1. to have a lucky break and begin to make money. 2. (for a girl) to receive a marriage proposal. -i ayağına (kadar) gelmek for fortune to come knocking at one´s door; to have an unexpected stroke of luck. -ini ayağıyla tepmek to ignore a chance that comes one´s way. -ini bağlamak /ın/ to use sorcery to prevent (a girl´s) marrying. -i bağlanmak (for a girl) not to receive proposals of marriage. -i çıkmak (for a girl) to receive a marriage proposal. - kapısı the source of one´s livelihood. -i kıt short on luck or success. -ine mâni olmak /ın/ to prevent (someone) from marrying or making money. -inde ne varsa kaşığında o çıkar. proverb No matter how hard a person tries he will get only what he is destined to have. - olmak 1. to be possible, be in the cards. 2. /a/ to be allotted (someone) by fate." -
14 мешаться
I1) ( быть помехой) mani olmak2) ( вмешиваться) karışmakII(соединяться, путаться) (bir-birine) karışmak -
15 restrain
v. alıkoymak, engellemek, tutmak, baskı altında tutmak, bastırmak, frenlemek, dizginlemek, hapsetmek, sınırlamak, kısıtlamak* * *tut* * *[rə'strein](to prevent from doing something; to control: He was so angry he could hardly restrain himself; He had to be restrained from hitting the man; He restrained his anger with difficulty.) engellemek, mâni olmak -
16 комачаулау
engellemek, kösteklemek, mani olmak -
17 შეგგომა
f.1. durmak, mani olmak2. üzerine almak, yüklenmek -
18 შეფერხება
f.engellemek, mani olmak, durdurmaki.engel olma -
19 ხელის შეშლა
f.mani olmak, engel çıkarmak
См. также в других словарях:
mâni olmak — önüne geçmek, engellemek, önlemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısmetine mâni olmak — kazancına veya evlenmesine engel olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mâni — 1. is., Ar. māniˁ Bir şeyin yapılmasını önleyen şey, engel Kaç zamandır beynimi, kanımı ateşlendiren bu idealimin lezzetini tatmak için her mâniyi çiğneyeceğim. H. R. Gürpınar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller mâni olmak 2. is., ed. Genellikle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mani — (A.) [ ﯽﻨﻌﻡ ] engel. ♦ mani olmak engel olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
baş başa olmak — birlikte bulunmak, beraber yaşamak Keyfimizce yaşamamıza mâni olur, baş başa olmamızı tercih ederim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
terkilmek — mani olmak, yasak etmek, resmi selamlik ve görünüş tâtil günü … Çağatay Osmanlı Sözlük
ADL — Mâni olmak. Men etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
CİLVEZET — Mâni olmak. Men etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
alıkoymak — i 1) Bir süre için bir yerde tutmak Arkadaşım beni yemeğe alıkoydu. 2) den Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit ten bahsediyordu. R. N. Güntekin 3) Ayırıp… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısmet — is., Ar. ḳismet 1) Tanrı nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip 2) Evlenme talihi Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti. H. E. Adıvar 3) Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu 4) Talih, kader, şans 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAFV — Men etmek, mâni olmak, engel olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük